10 Mart 2011 Perşembe

Hipotansiyon (Düşük Tansiyon)

Hipotansiyon (Düşük Tansiyon)
Hipotansiyon (Arteriyel) (düşük tansiyon) nedir?

Damar sisteminde bulunan kan basıncının azalması. Birçok hastalıktan kaynaklanabilir.
Hipotansiyon
Düşük tansiyon ya da Hipotansiyon, düşük kan basıncı demektir; sistolik kan basıncının 90 mmHg'dan az olmasıdır.
Normal kan basıncının alt limitleri bireyden bireye değişmekle birlikte, sistolik 90, diastolik 60 mmHg kabul edilmektedir. Hipotansiyonun nedeni parasempatik sinir faaliyetinin artması ya da başka rahatsızlıklardır. ve genelde halsizlik sendromu göstermektedir.Vücuttaki sodyum ve iyonları dengesizliği ve yetersizliğinde de görülebilmektedir.
Tansiyon, ateşli hastalıklar sırasında, büyük kanamalardan sonra, iç salgı bezi bozukluklarında veya herhangi bir hastalıktan sonraki iyileşme döneminde düşer. Bazı kadınların aybaşı hallerinde, veya sıcakta fazla ter kaybından sonra veya sinirli kimselerde de tansiyon düştüğü görülür. Devamlı olarak tansiyon düşüklüğü önemli bir hastalığın işareti olabilir.
Tansiyon düşüklğünde sık görülen şikayetler; başdönmeleri, kulak çınlaması, ve bayılmadır.
Düşük Tansiyon Nedenleri
         *Kalp hastalıkları
         *Kanama
         *Kansızlık
         *Enfeksiyon.
         *İlaçlar
  
Tansiyon Düşüren İlaçlar
         *Tansiyon ilaçları
         *Kalp ilaçları
         *İdrar söktürücüler
             *Psikolojik ilaçlar
Tedavi genellikle gerekmez.


Öneriler
Umutsuzluğa kapılmamalı.


  • Düzenli olarak tansiyonunu ölçtürmeli.


  • Hastalıkla ilgili aklına takılan tüm soruları doktoruna sormalı.


  • İlaçlar düzenli kullanmalı. Bir sorunla karşılaşıldığında doktora başvurmalı.


  • Aile ve arkadaşların desteği alınmalı


  • Tüm tahlil sonuçları bir dosyada saklanmalı. Her kontrolde uzmanın bilgisine sunulmalı.

  • Diyete Dikkat!

  • Tuzlu ayran, soda ve kolalı içeceklerin tüketimi öneriliyor. 'Bu sıvılar da aşırı miktarda alınmamalı' uyarısı yapılıyor. (Günde 3 bardak ayran içilebilir).


  • İdeal kilo korunmalı, dengeli beslenilmeli.


  • Fazla yağlı ve karbonhidratlı yiyecekler alınmamalı.


  • Fazla kilolarından şikayetçiler ise diyetleri hastalıkları dikkatte alınarak hazırlanmalı.


  • Her gün 2 litre sıvı alınmalı.


  • Tansiyona adapte olmak için yürüyüş ve spor yapılmalı.

  • TANSİYON

    TANSİYON: Tansiyon konusu halk arasında ilgiyle, fakat genellikle de yanlış değerlendirmelerle dolu bir konu olarak tartışılır. Halk arasında tansiyon konusunda gereksiz korkuların olduğu gibi, tehlikeli umursamazlıkların da yaygın olduğu bir gerçektir.
    Kalp her kasılışında, büyük dolaşıma, belli bir basınçla kan pompalar. Daha sonra bir süre gevşer ve bu sürenin sonunda yeniden kasılır. Kalbin sistolde (kasıldığında), büyük dolaşıma gönderdiği kanın kalp kası tarafından kazandırılan basıncı 120 mm/cıva kadardır. Bu basınca
    “Sistolik basınç” (büyük tansiyon) denir. Kalp kası gevşediğindeyse, büyük dolaşımın atarda-marlarındaki kan basıncı düşer. Kalp diastoldey-ken [gevşemiş) büyük dolaşımın atardamarlarm-daki kanın sahip olduğu basınca ise “Diastolik basınç” (küçük tansiyon) denilmektedir. Diastolik basınç 70 mm/cıva kadardır. Verdiğimiz bu sayısal değerler ortalama değerlerdir. Sistolik basıncın 100-140 mm/cıva olması, diastolik basıncın ise 60-90 mm/cıva arasında olması normaldir, sistolik ile diastolik kan basıncı arasındaki farkın ise 50 mm/cıva kadar olması normaldir. Bu farka “Nabız basıncı” denilmektedir.
    Bilindiği gibi tansiyon, özel bir tansiyon aleti yardımıyla ölçülür. Bu ölçüm yapılırken kişinin sakin ve dinlenmiş olması gerekir. Aksi durumlarda ölçülecek değerler yanıltıcı olur. Tansiyonun yüksek oluşuna “Hipertansiyon”, düşük oluşuna ise “Hipotansiyon” denilmektedir. Sistolik tansiyonun zaman zaman yüksek oluşu ya da sürekli olarak hafifçe yüksek bulunması sağlık açısından büyük bir sorun yaratmaz. Buna karşılık diastolik tansiyonun yüksek olması sağlık açısından önemli sorunlar yaratır. Hastalık ya da hastalık belirtisi olarak hipertansiyon ve hipertansiyon konuları ilerde ayrıntılarıyla incelenmiştir [bu konuyu incelemenizi öneririz). Çünkü kalp hastalıkları ile yüksek tansiyon (hipertansiyon) ve düşük tansiyon (hipotansiyon) arasında yakın bir ilgi vardır.

    TANSİYON NEDİR? NASIL ÖLÇÜLÜR?

    TANSİYON NEDİR? NASIL ÖLÇÜLÜR?

    Bedenimizde trilyonlarca hücre vardır. Bunlar mükemmel bir işbölümüyle çalışırlar. Ama çalışabilmeleri için yakıta ve oksijene gereksinimleri vardır. Bu yakıtı, hücrede oksijenle yakıp, çalışabilmeleri için gerekli enerjiyi sağlarlar. Sonra bu yanmadan arta kalan artıkların ve açığa çıkan karbondioksitin hücreden uzaklaştırılması gerekir. İşte hücrenin gereksindiği yakıt ve oksijenin hücreye taşınması, oluşan artık ve karbondioksitin hücreden uzaklaştırılması işini kan üstlenir.
    Kanla hücre arasında az önce söylediğimiz alışverişin yapılabilmesi için, tüm hücrelerin kanla temas etmesi gerekir. Bu yüzden, nasıl ki, dallar incele incele tüm yapraklara kadar ulaşıyorlarsa, kan damarları da benzer biçimde damarlarla tüm hücrelere kadar uzanırlar.
    Ne var ki, kanın hücrelere kadar bir kere gitmesi yetmez. Sürekli yeni yakıtın, taze oksijenin hücrelere taşınması, artıkların da sürekli uzaklaştırılması gerekir. Yani bunun için kanın sürekli hareket etmesi gerekir. Bu işi, doğumdan ölüme kadar hiç durup dinlenmeden kalp üstlenir. Bir kaç dakika bile dursa, bizim için tam bir felaket olur.
    Kalp, akciğerden gelen temizlenmiş, bol oksijenli kanı hücrelere kadar, atardamarlarla pompalar. Kirlenmiş kan ise toplardamarlarla yeniden kalbe taşınır. Yani kalp her atımda, önce kanı pompalar, sonra da kanın yeniden kalbe dolması için istirahate geçer. Bu durmadan tekrarlanır. Öyle ki, kalp her dakikada 70-80 kere pompalar bekler; pompalar bekler...
    Tansiyon dediğimiz şey, kanın damar duvarını zorlamasıdır . Kalp kanı pompaladığında, atardamarların duvarı daha fazla gerilir; bekleme sırasında ise bu gerginlik daha azdır. Yani iki farklı tansiyon vardır. İlki pompalama sırasında, daha fazla olanı. Biz buna büyük ya da sistolik tansiyon diyoruz. İkincisi, kalbin istirahati sırasında, daha düşük olanı. Buna da küçük ya da diastolik tansiyon diyoruz.
    Kanın damar duvarına ne kadar basınç yaptığı, bir civa sütununu ne kadar yükseltebildiğiyle ölçülür. Diyelim ki 120 mm yükseltebiliyorsa 120 mmHg ya da 12 cm Hg olarak söylenir. Hg, civanın kimya dilindeki kısaltımıdır.

    HİPERTANSİYON (TANSİYON YÜKSEKLİĞİ)

    HİPERTANSİYON (TANSİYON YÜKSEKLİĞİ)

    Hipertansiyon kan basıncının (tansiyonun) normal değerlerinden yüksek olması demektir. Kalp bir pompa gibi kanı atardamarlara gönderir. Daha sonra gevşer. Kalp kasıldığında kanı gönderdiği andaki basınç büyük tansiyonu, gevşediği sıradaki basınç ise küçük tansiyonu gösterir. Kan basıncı (tansiyon) yaş, cinsiyet, ırk, genetik özellikler, fiziksel aktivite, dinlenme gibi faktörlerden etkilenir. Bu nedenle tansiyonun günün farklı zamanlarında üç defa ölçülüp ortalaması alınmalıdır. Normal kan basıncı 120/ 80 mm hg(civa) basıncıdır (Halk arasında 12 ye 8 denir). Tansiyon bu değerin üzerinde ise kişi hipertansiyon hastası adayıdır. 140/ 90 mm hg üzeri ise hipertansiyon hastası olarak kabul edilir. Kalp hastaları için temel risk oluşturur.

    HİPERTANSİYON NİÇİN ORTAYA ÇIKAR? KAÇ TİPTİR?

    Hipertansiyon böbrekte oluşan rahatsızlık ve hormonal bozukluk sonucu ortaya çıkar. Nedeni bilinen bir durum olduğu için buna sekonder hipertansiyon denir. Çeşitli ilaçlar, beyinde oluşan tümör ya da hasar, kalpten çıkan damarın (aort) dar olması da bu duruma yol açar.
    Hipertansiyonun diğer bir şekli olan primer (esansiyel) hipertansiyonun nedeni ise bilinmemektedir. Görülme sıklığı çok daha fazladır. Nedenleri arasında şişmanlık, kolesterol yüksekliği, sigara ve alkol kullanımı, ırk, cinsiyet, yaş, şeker hastalığı, psikolojik nedenler, fazla miktarda tuz alımı gibi bir çok sorun vardır. Tedavisi uzun sürelidir.

    HERKESTE GÖRÜLME İHTİMALİ AYNI MIDIR? DERECELERİ NELERDİR?

    Yaş arttıkça hipertansiyonun kadında ve erkekte görülme ihtimali artar. Kadınlarda menopozdan sonra daha fazla görülür. Fakat orta yaşlı kişilerde; erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır. Siyah ırkta daha çok görülür. Genetik faktörler de hipertansiyon oluşumunda etkilidir. Bunların dışında kilolu kişilerde, sigara ve alkol kullananlarda, hareketsiz kişilerde, bazı ilaçları kullananlarda görülme ihtimali yüksektir.
    Daha önce 12/ 8'in üzerinde tansiyonu olanların hipertansiyon adayı olduğunu söylemiştik. Bunun üzerindeki tansiyonu 3 evrede sınıflandırabiliriz:
    • EVRE 1 140-159 / 90-99 mm hg
    • EVRE 2 160-179 / 100-109 mm hg
    • EVRE 3 180 / 110 mm hg ve üstü
    Evre 1 ve evre 2 daha sık oranda görülür.
    HİPERTANSİYONU OLANLARDA NE GİBİ BELİRTİLER GÖRÜLÜR?
    Genelde belirti vermeyen ve gizli seyreden hipertansiyon tehlikeli bir hastalıktır. Ama yine de hastaların bazı şikayetleri vardır ve göz ardı edilmemesi gerekir. Baş ağrısı, burun kanaması, kulak çınlaması, ayaklarda şişlik, çarpıntı, baş dönmesi, bulanık görme gibi belirtiler olabilir. Yine de sinsi seyreden bir hastalık olduğu için kendini sağlıklı hisseden kişilerin de tansiyonu ölçtürmesinde fayda vardır.

    HİPERTANSİYONUN VÜCUDA ZARARLARI NELERDİR?

    Kontrol edilemeyen kan basıncı vücuda zaman içinde çok zarar verir. Bu yıllar sürebilir. Sinsi olduğu için vücudu içten içe eritir. Damar tıkanıklığına yol açarak kalp, beyin, böbrek gibi hayati organlarda bir çok hastalık ortaya çıkarır. Hastayı felç edebilir.
    Kan basıncı artınca kalbe düşen yük artar. İlk başlarda kalp buna dayanabilir ama sonra yükü kaldıramaz hale gelir. Bunu önlemek için kalp bir cevap oluşturur. Kalp kası büyümeye başlar ve kalp kasının miktarı artar. Bu kalbin artmış kan basıncına cevabıdır. Fakat bu durum daha da zararlıdır. Kalbin zamanla kasılması ve gevşemesi bozulur ve düzensizleşir. Kanı pompalamakta zorlanır. Sonuçta kalp yetmezliği ortaya çıkar ve diğer organlarda da bu yetmezlik görülebilir.
    Böyle uzun süreli tepkilerin yanında, ani tansiyon (basınç) artışı sonucu beyin kanaması ve damar yırtılmaları ortaya çıkabilir. Hasta felç geçirir ya da ölür.

    HİPERTANSİYON NASIL ÖNLENİR? TEDAVİSİ NASILDIR?

    Öncelikle teşhis koymak önemlidir. Teşhis konduktan sonra artık daha dikkatli beslenmek, düzenli yaşamak, ilaçları aksatmadan zamanında doktorun tavsiye ettiği dozda almak gerekir. Artık bu hastalıkla yaşamaya alışmak lazım. Nasıl ki beslenmeye ihtiyacımız varsa, tansiyonu dengelemek için de ilaca ihtiyacımız vardır. İlacı düzenli alarak, bir ilacın etkisi geçmeden diğerinin etkisiyle damarların eski hale gelmesini önleyebilirsiniz. İlacı sadece şikayet anında, tansiyon arttığında almak yanlıştır.
    Beslenmenize dikkat etmeli, "yağı" hayatınızdan çıkartmalı, minimuma indirmelisiniz. Şekerli besinlerden, kızartmadan, kilo aldırıcı yiyeceklerden uzak durarak hem sağlıklı olursunuz hem de tansiyon yükselmesinin önüne geçmiş olursunuz. Peynir, yoğurt gibi besleyici besinlerde bile fazla yağ vardır; azaltmanız gerekir. Tuz kullanımını da doktorunuzun önerisine göre kısıtlamanız gerekebilir.
    Ayrıca yürüyüş çok önemlidir. Günde en az bir saat yürümek tansiyon yüksekliğinden başka birçok hastalığı önlemede ilaç gibidir. Kalbinizin rahatlamasını, damarlarınızın açılmasını sağlar. Damarlardaki yağı azaltmaya yardımcıdır.
    Hipertansiyonun en önemli ilacından biri de sarımsaktır. Doğal bir ilaç gibidir. Sabah alınan bir diş sarımsak tansiyonu düşürür. Kokusundan veya tadından rahatsız oluyosanız sarımsak hapları kullanabilirsiniz.
    Hipertansiyon ölene kadar sizinledir. O yüzden hiç bir zaman iyileştim, ilacı bırakabilirim gibi bir şey düşünemezsiniz. Hayatınızı düzene sokmanız gerekir. Ayrıca bu bir yaşlılık belirtisi de değildir. Küçümsememelisiniz, çaresi vardır ve mutlaka tedavi edilmelidir.

    Tansiyon Ölçümü

    Tansiyonunu ölçeceğiniz kişinin son yarım saat içinde kahve, alkollü içecek, çay, kola veya sigara içmemiş olması, ağır egzersiz yapmamış olması ve ölçümden önce dinlenmiş olması gerekmektedir.
    Kişinin kolu sıvanır. Tansiyon aletinin kola sarılan kısmına "manşon" denir. Manşon kalple aynı hizada olacak şekilde sarılmalıdır. (Ya da daha kolayı, dirseğin katlanma çizgisinin bir-iki parmak üzerinden sarılır.)
    Manşon sarmanın püf noktası, manşonu pompa ve göstergeye bağlayan iki hortumun kolun üzerinde kalacak şekilde sarılmasıdır.
    Manşon sarıldıktan sonra steteskopunuzu kulağınıza takınız. Steteskopun sesleri alan kısmına "steteskopun diyaframı" denir. Diyaframı bir yere çarpmamaya dikkat ediniz, kulağınız etkilenebilir. Diyaframı dirsek çukurunda gövdeye yakın tarafa yerleştirmelisiniz. (Çukurun ortası değil, çukurun gövdeye yakın yarısına.) Çünkü dinleyeceğiniz "brakial arter" isimli damar tam bu hizadan geçer.
    Burada da bir püf noktası söz konusu. Pompayı tutacağınız el değil de diğer elinizle, tansiyonunu ölçtüğünüz kişinin dirseğini alttan desteklerken aynı elinizin baş parmağıyla da steteskopun diyaframını dirsek çukurunda muhafaza ediniz.
    Diyafram manşonun altına şıkıştırılmaz! Bu şekilde ölçümler hatalı sonuç verir. Ayrıca hastanın kolunu muhakkak alttan desteklemek gerekir. Çünkü hasta kolunu düşürmemek için kasarsa ölçüm hatalı olur.
    Şimdi manşonu şişirmeye başlayabilirsiniz. Burada amacımız manşon içindeki hava basıncının, damarlar içindeki basıncı yenmesidir. Dolayısıyla ne bir nabız ne de herhangi bir ses alabildiğimiz "sessiz" sahaya ulaşana kadar şişirmektir.
    Manşonu yaklaşık 180 mm.Hg'ya ("180 milimetre-civa" diye okunur) kadar şişiriniz. Bu basınç çoğu kimsede damarlardaki basıncı yenmeye yetecektir. Eğer bu seviyede nabız atışına benzeyen hiçbir ses duymuyorsanız 30 mmHg. kadar daha şişirip yine nabız atışı şeklinde hiçbir ses duymadığınızdan emin olunuz.
    Eğer hala nabız atışına benzer sesler alıyorsanız nabız, sesleri kaybolana dek şişirip yine 30mmHg yukarısının da sessiz olup olmadığını kontrol ediniz. Bazen yanılgıya düşüldüğü için bu 30mmHg'lık kontrolün yapılmasında fayda vardır.
    Şimdi yavaş bir şekilde havayı boşaltmaya başlayınız. Gözünüz de basınç göstergesinde olmalıdır. Saniyede 2mm hızla basıncı düşürünüz. Basınç düşerken nabız atışlarını ilk duyduğunuz basınç değerini aklınızda tutunuz. İşte bu basınç "sistolik basınç" ya da "büyük tansiyon" denilen basınçtır. Artık damar içinde kan akışı başlamış demektir. Basıncı düşürmeye devam ediniz.
    Nabız sesleri -tıpta bu seslere "Korotkoff sesleri" denir- basınç düştükçe değişecek ve bir noktadan sonra kaybolacaktır. Seslerin kaybolduğu nokta küçük tansiyondur(diyastolik basınç). Yani sesleri ilk ve son duyduğunuz basınçlar size o kişinin tansiyonunu verir.

    En önemli püf noktası: Tansiyon saat ve nabızla birlikte kaydedilir. Örneğin:
    Saat: 14:00 Tansiyon: 115 / 75 Nabız: 90
    Nabız atışlarını el bileğinin iç yüzünün başparmak tarafında hissederek bulabilirsiniz. Nabız atışlarını hissetmek için işaret, orta ve yüzük parmaklarınızı kullanınız. Bulamıyorsanız fazla dert etmeyiniz çünkü nabız tutabilmek belli bir tecrübeyi gerektirir. Bir sağlık personelinden yardım isteyebilirsiniz.
    Eğer ölçtüğünüz tansiyon 140 / 90 'ın üstündeyse (örneğin 140 / 95 veya 170 / 120) bu tansiyon "yüksek" kabul edilir. Daha doğru sonuçlar elde etmek için 15'er dakika arayla üç tansiyon ölçümü yapıp bunların ortalaması alınız.